Erken çocuklukla ilkokul dönemi arasındaki geçiş, insan hayatındaki en keskin değişimlerden biridir. Anaokulu elbette bu geçişi yumuşatır, ancak anaokulu ile ilkokul arasında önemli farklar vardır. Bunlardan birkaçı; öğretmen gözetimi dışında kurulan arkadaşlık ilişkileri, notla değerlendirilme sistemi ve kişisel sorumluluk prensibidir. Çocukların okula adapte olmasına en iyi şekilde yardımcı olabilmek için bu değişimin kolay olmadığını kabul etmekte ve onlarla empati kurmakta, ama bir yandan da bu süreçte onlara inandığınızı hissettirmekte fayda var.
Okula sosyal olarak adapte olmak kolay olmayabilir. Bir problemle geldiğinde onu dinleyin.
6-7 yaşlarında bir çocuğun yaşadığı problemler kimi zaman yetişkinlere oldukça basit gelebilir. Dolayısıyla, örneğin bize “sıra arkadaşım sürekli saçımı çekiyor” gibi bir problemle geldiğinde, ona “ilgini çekmek için yapıyor,” gibi bir cevap verip geçiştirmenin en uygun tepki olduğunu düşünebiliriz. Ama aslında bize küçük gibi görünen problemler, onlar için oldukça gerçektir. Çocuğunuz size okulla ilgili herhangi bir problemle geldiğinde onu gerçekten dinlemek, okula adaptasyon sürecinde yaşadığı yalnızlık duygusunu azaltacaktır.
Çocuklar genellikle birinci sınıfa başlayana kadar yetişkinlerin yakın gözetiminde olmaya alışıklardır. Okulun başlamasıyla beraber gelen bağımsızlık bir yandan hoşlarına gider, yeni arkadaşlar edinmek, üstelik bunu ebeveynlerinin yardımı olmadan yapıyor olmak özgüvenlerini kuvvetlendirir. Ancak henüz gözetimsiz ortamda kendi sınırlarını nasıl korumaları gerektiğini bilmiyor olabilirler. O yüzden size bu örnekteki gibi bir problemle geldiklerinde, önce bunun onu rahatsız ettiğini anladığınızı söyleyerek duygularını doğrulamak ve ardından, “Peki, bu kişi senin değil de arkadaşının saçını çekiyor olsa ona ne derdin?” gibi sorular üzerinden, diğer çocuklarla iletişim kurma yöntemleri geliştirmesine yardımcı olmak iyi bir yöntem olabilir. Bu noktada doğrudan müdahale etmektense onunla beraber çözüm üretiyor olmanız, onun sosyal becerilerine güvendiğinizi hissettirmeye yardımcı olacaktır.
Çalkantıları normal kabul edin. İnişlerde ve çıkışlarda onun arkasında olduğunuzu hissettirin.
Birinci sınıf, çocuklarda çok fazla çelişkili duygu uyandırabilir. Bir yandan anaokulundayken özendikleri büyük çocukların yaptığı şeyleri yapıyor olmaktan, önceki maddede bahsettiğimiz bağımsızlık halinden, okumak ve toplama-çıkarma yapmak gibi eskiden onlara imkansız gelen şeyleri yapabiliyor olmaktan keyif alırlar. Ama bir yandan da artık her canları istediğinde eğlenceli aktiviteler yapamıyor olacaklarını, bazen çevrelerindekilerin onlara sosyal onay vermeyebileceğini, her şeyi herkesle aynı hızda öğrenemeyebileceklerini görmek kolay olmayacaktır. Dolayısıyla, çocuğunuz bir hafta okuldan zıplayarak çıkıp ertesi hafta her sabah “Karnım ağrıyor, gitmesem olur mu?” diyorsa şaşırmayın. Bu dalgalanmaların çocuğunuzla değil, okul deneyiminin kendisiyle ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü okul hayatı hepimiz için hem olumlu hem de olumsuz deneyimler barındırır ve bu biraz kaçınılmazdır. Evet okul gereklidir, ama bir yandan da kısıtlayıcı ve zordur.
Bu süreçte çocuğunuzun bu sağlıklı duyguları dışavurmasına izin verin. Duygularını anladığınızı ona kendi çocukluğunuzdan anekdotlar anlatarak ya da karakterlerin benzer duygular yaşadığı kitaplar okuyup bunlar üzerinden konuşarak hissettirebilirsiniz. Ama bir yandan da ona zorlayıcı duyguların gelip geçici olduğunu yumuşakça hatırlatın. Çocuklar onlara rahatsızlık veren bir durumla karşılaştıklarında, yakın hissettikleri yetişkinlerin duygularını gözlemleyip duruma buna göre tepki verirler. Siz paniklediğinizde onların da kaygılanma olasılığı artar. Dolayısıyla empatinin yanına güven duygusunu da yerleştirmek, “Evet, böyle hissediyorsun. Seni anlıyorum. Ama ben bunun zamanla çözüleceğine inanıyorum,” mesajını vermek de oldukça önemli.
Hayatın okul dışında kalan kısmının dinlendirici ve tutarlı olduğundan emin olun.
Bahsettiğimiz çalkantılı süreç kaçınılmaz olsa da oldukça yorucudur, dolayısıyla hayatlarının okul dışında kalan kısmının en azından bir süre olabildiğince stabil kalması önemlidir. Bunu sağlamak için okul dışında kalan zamanı ilk haftalardan itibaren kurslarla ve aktivitelerle doldurmaktansa ona dinlenmesi için zaman tanıyabilirsiniz. Sabahları ve akşamları sağlam rutinler oluşturabilirsiniz. Örneğin her gece dişler fırçalandıktan sonra kitap okuyabilir, ya da sabahları ona sarıldığınız ve akşam tekrar görüşeceğinizi hatırlattığınız bir “bay bay ritüeli” oluşturabilirsiniz. Bu özellikle çocuğunuz okulun ilk haftalarında ayrılma kaygısı yaşıyorsa yararlı olacaktır. Son olarak, onu okuldan kendiniz alıyorsanız özellikle ilk haftalarda dakik olmaya özen göstermek gibi ufak dokunuşlar, ona genel olarak güvende olduğunu hissettirebilir. Sizin ve evin her zaman orada olduğunuzu ve onu beklediğinizi hatırlamak, uzakta olmaya dair kaygılara odaklanmaktansa okuldaki zamanına yoğunlaşabilmesi için gerekli zemini hazırlayacaktır.
Herkesle aynı hızda gelişmesini beklemeyin. Sonuçlardansa gelişime odaklanın.
Birinci sınıfa geçen çocuklar, anaokulundayken benzeriyle hiç karşılaşmadıkları, kendi ödevlerini kendileri not almak, yaptıkları çalışmalar karşılığında notlandırılmak gibi, hem sorumluluğa hem de başarıya dair oldukça yeni konseptlerle karşı karşıya kalırlar. Birkaç ay önce tam anlamıyla “çocuk” olarak görürken, Eylül geldiğinde bir anda aşağı yukarı ne yapmaları gerektiğini bilen öğrencilere dönüşmüş olmalarını bekleriz onlardan. Artık okuldan geldiklerinde kitapları açıp ödev yapmaları, camdan dışarı bakmaktansa matematikle ilgilenmeleri beklenmektedir. Her çocuk buna aynı hızda adapte olamayabilir. Onu diğer çocuklarla karşılaştırmanın motive edici olacağını sanıyor olabiliriz. Ama bu onun duygusal gelişimi için zarar verici bir yöntemdir. Özellikle okulun ilk aylarında, notlara odaklanmaktansa gelişime odaklanmak ve onu da sonuçlardansa gelişimden keyif alma bakış açısıyla tanıştırmak iyi bir fikir olabilir. Örneğin, onu takdir etmek için okumayı tamamen sökmüş olmasını beklemektense, “Bak, geçen hafta sadece heceleri okuyabiliyordun, şimdi kelimelere geçtin!” demek gibi, sürece dair ufak kutlamalar yapmak okulla ve öğrenmeyle kurduğu ilişkiyi çok daha olumlu kılacaktır.
İlginizi çekebilir:
“Okumayı Öğreniyorum” Kitap Seti
Kaynaklar:
https://www.ahaparenting.com/read/Help-kids-adjust-school
https://www.nytimes.com/guides/smarterliving/help-your-child-succeed-at-school
http://drkennethshore.nprinc.com/for-parents/helping-your-child-adjust-to-the-first-days-of-school/